Alanya'nın Tarihçesi

Alanya'nın Tarihçesi

Alanya denince akla ilk gelen Selçuklular olur. Tabii bunda bütün Alanya’yı kuşbakışı görebileceğiniz Alanya Kalesi ve Kızılkule en büyük etken olmakla beraber çevrede de birçok han - kervansaray da bulunuyor. Fakat Alanya çok daha köklü bir geçmişe sahip.

Yapılan araştırmalarda geçmişi 20 bin yıl öncesine kadar gider Alanya’nın. Antik çağda içi Pamfilya Bölgesi sınırları içerisinde kalır. Hemen hemen bütün Anadolu için söyleyebileceğimiz uygarlıkların egemenliğine girmiş olan Alanya’nın bilinen en eski ismi Coracesium’dur.

Pers, Büyük İskender, Seleukos hakimiyetine girdikten sonra M.Ö. 65 yılında Magnus Pompeus tarafından Roma İmparatorluğu’na katılır. Bizans (Doğu Roma) ile beraber şehrin adı da Kalonoros olur. Güçlü bir hakimiyetin olmadığı dönemler de korsancılık faaliyetlerinin de etkin olduğu Alanya altın yıllarını Selçuklu Dönemiyle beraber yaşamaya başlayacaktır.

1221 yılında Alaaddin Keykubat tarafından alınan şehrin ismi de Alaiye olarak değiştirilir. Kale tahkim edilir ve Alanya’nın simgesi olan Kızılkule ve tersane inşa edilir. Anadolu Selçuklularının kışlık başkenti olur ve aynı zamanda Akdeniz donanmasının da merkezi olur.

1471 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından alınana kadar Karamanoğulları ve Memlükler egemenliğine giren Alaiye, 1931 yılında Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ziyareti sonrası Alanya ismini alır.

Özellikle Selçuklu Dönemi eserleri ile ön planda olan Alanya’da Pamfilya kentlerini, kanyonlarını, şelaleleri, mağaraları gezmeden, görmeden dönmemelisiniz.

Tabii bir de Alanya’ya kadar gitmişken taze ve ilaçsız haliyle muz tatmamak büyük eksiklik olur. Özellikle Alanya’da Gazipaşa istikametine doğru gittiğinizde bir süre sonra etrafınızın muz bahçeleriyle sarıldığını göreceksiniz.

Peki böylesine zengin olan Cebel-i Reis Dağı eteklerindeki Alanya’da nereler gezilmeli, görülmeli?